Archive Pages Design$type=blogging

Devleti ebed müddet nedir?

Devleti ebed müddet nedir? Devleti ebed müddet Tarih boyunca kurulan Türk Devletlerini ifade eder.  Devletin sürekli devam edeceğini biri yı...

Devleti ebed müddet nedir?

Devleti ebed müddet Tarih boyunca kurulan Türk Devletlerini ifade eder.  Devletin sürekli devam edeceğini biri yıkılsa da yenisinin kurulacağını anlatmak için kullanılan bir tabirdir.

Bu konuda H. Nihal Atsız; “Türkiye Cumhuriyeti gökten zembille inmemiştir. Osmanlı İmparatorluğu’nun devamıdır. Osmanlı İmparatorluğu, İlhanlı Devleti’nin uç beyliğinden doğmuştur; demek ki onun devamıdır, İlhanlı Devleti Anadolu’daki Selçuklu devletinin devamıdır. Anadolu’daki Selçuklu Devleti ile Batı Türkistan ve İran’daki Harzemşahlar Devleti Büyük Selçuklu Devleti’nin devamıdır. Büyük Selçuklu Devleti; Karahanlıların, Karahanlılar Uygurların, Uygurlar Gök Türklerin, Gök Türkler Aparlar, Aparların Siyenpilerin, Siyenpiler Kunların devamıdır. Bu devamlar kesintisiz, aralıksız bir tarihin kadrosudur. Yani biz, biri yıkılıp biri kurulan ayrı ayrı devletlerin değil, bir bütün halinde sürüp gelen bir devletin milletiyiz.”

Kısaca devleti ebed müddet nedir açıkladıktan sonra şimdi devleti ebed müddet nasıl devam ettirilebilir. bir devlet nasıl ayakta durur bu konulara değineceğiz.

Devleti ebed müddet nasıl sağlanır

Devlet-i ebed-müddet kavramı, bu sözlerden daha güzel nasıl açıklanabilir? Türk devleti tarihte tektir, zira hanedanlar değişmiş, ancak devletin dayandığı millet hep aynı kalmıştır. Devlet-i ebed-müddet tabiri aynı zamanda ‘’devletin bekası ‘’ kavramıyla da ilgilidir. Devletin bekası; devletin ölümsüzlüğü, kalıcılığı, devamı anlamındadır.

Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig’de ve dönemin âlim ve zahidleri, iyi insanı tarif ederken, onun ekmeli mahlûkat, eşrefi mahlûkat, özü-sözü bir, başkalarının elinden, dilinden ve yaptıklarından emin olduğu kişi olarak tarif eder. Emir olacak kişi bütün kötü vasıflardan arınmış ve iyi huylarla bezenmiş biri olmalıdır.. Amir ve memur Allah’a sıkı sıkıya bağlı, takva sahibi bir mümin olmalıdır.. Âlim, hekim ve hakimdir, adaletten ve doğruluktan yana, adaletsizlik ve haksızlıklara karşı mücadele eden cesur ve erdemli insan. O hırsızlık yapmaz, zinaya yaklaşmaz, yalan söylemez, içki içmez, dedikodu etmez, fasıklardan uzak durur, cömerttir. Canlılara karşı merhametli ve şefkatlidir.

Her işin başı Allah korkusudur. Adil bir emir, Allah’a vereceğe hesaba göre hareket eder. Onun için halka hizmet Hakk’a hizmettir düsturu ile hareket etmeli, halka hesap verebilmeli ve kendi vicdanında da yaptığı işten bir rahatsızlık duymamalıdır. Denmiştir ki: “Hayrun nas, men yenfaunnas.” İnsanların hayırlısı insanlara faydalı olandır. Helale-harama dikkat etmeyen, paraya, kadına, mala mülke, makama, şöhrete zaafı ve ihtirası olanlardan uzak durun. Onlar şeytanın yol arkadaşlarıdır. Cimri ve müsriflerden, fısk ve fahşa içinde olanlardan ve kibirlilerden uzak durun, onları kendinize danışman yapmayın, halka amir olarak atamayın.

Sade yaşayın, basit olun. Gösterişten, şatafattan, zenginlikten uzak durun. Onun rızasının tecellisinin vesilesi olun. Adil hükümdarın evinin penceresi yere yakın, kapısı halka açık olur. Elbisesi sadedir. Mütebessim bir çehreye sahiptir.

Âdil idareci kırmaz, toparlar, dökmez birleştirir. Yıkmaz bir araya getirir. Bu Türk ve insanlık tarihinde hep böyle olmuştur. İdarecinin en belirgin özelliği mütevazi olmasıdır.

Yönetici alçak gönüllü, eleştiriye, kusurlarının söylenmesine tehammülü olan istişareye açık olmalıdır.

Makedonya ve bir dönem dünyanın en güçlü hükümdarı Kral İskender, hiçbir kusuru konusunda onu uyarmayan bir vezirine“Sana ihtiyacım yok.”dedi. Vezir:“Neden hükümdarım?” İskender:“Çünkü ben bir beşerim. Sen bu kadar süre zarfında benim tek bir hatama bile rastlamadıysan cahilsin demektir, örtbas ettiysen o zaman da hainsin demektir.”

Şeyh Edebâli’nin Osman Gâzi’ye Nasihatleri

Edebalî’nin Osman Gazi’ye öğütleri de aslında bütün yöneticileredir. Sadece siyasiler değil bürokratlar, vakıf, şirket, dernek yöneticilerinedir. Osmanlı 600 yıl bu anlayışla kuruldu, yükseldi ve bu anlayıştan uzaklaşınca da yıkıldı gitti. Osmanlı’nın yıkılışında Lale Devrinde, Tanzimat’ta, İttihat Terakki döneminde kılavuzlarımız, rehberlerimiz kimdi?

“Ey Oğul! Beysin!

Bundan sonra öfke bize; uysallık sana. Güceniklik bize; gönül almak sana.. Suçlamak bize; katlanmak sana. Acizlik bize, yanılgı bize; hoş görmek sana.. Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana.. Kötü göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana. Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek sana.. Üşengeçlik bize; uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana..

Ey Oğul!

Güçlü, kuvvetli, akıllı ve kelamlısın. Ama bunları nerede ve nasıl kullanacağını bilmezsen sabah rüzgârlarında savrulur gidersin. Öfken ve nefsin bir olup aklını mağlup eder. Bunun için daima sabırlı, sebatkar ve iradene sahip olasın!. Sabır çok önemlidir. Bir bey sabretmesini bilmelidir. Vaktinden önce çiçek açmaz. Ham armut yenmez; yense bile bağrında kalır. Bilgisiz kılıç da tıpkı ham armut gibidir. Milletin, kendi irfanın içinde yaşasın. Ona sırt çevirme. Her zaman duy varlığını. Toplumu yöneten de, diri tutan da bu irfandır. İnsanlar vardır, şafak vaktinde doğar, akşam ezanında ölürler. Dünya, senin gözlerinin gördüğü gibi büyük değildir. Bütün fethedilmemiş gizlilikler, bilinmeyenler, ancak senin fazilet ve adaletinle gün ışığına çıkacaktır. Ananı ve atanı say! Bil ki bereket, büyüklerle beraberdir. Bu dünyada inancını kaybedersen, yeşilken çorak olur, çöllere dönersin. Açık sözlü ol! Her sözü üstüne alma! Gördün, söyleme; bildin deme! Sevildiğin yere sık gidip gelme; muhabbet ve itibarın zedelenir.

Ey Oğul!

Yükün ağır, işin çetin, gücün kıla bağlı, Allah Teala yardımcın olsun. Beyliğini mübarek kılsın. Hak yoluna yararlı etsin. Işığını parıldatsın. Uzaklara iletsin. Sana yükünü taşıyacak güç, ayağını sürçtürmeyecek akıl ve kalp versin. Sen ve arkadaşlarınız kılıçla, bizim gibi dervişler de düşünce, fikir ve dualarla bize va’dedilenin önünü açmalıyız. Tıkanıklığı temizlemeliyiz.

Ey Oğul!

Güçlü, kuvvetli, akıllı ve kelamlısın. Ama bunları nerede ve nasıl kullanacağını bilmezsen sabah rüzgârlarında savrulur gidersin. Öfken ve nefsin bir olup aklını mağlup eder. Bunun için daima sabırlı, sebatkar ve iradene sahip olasın!. Sabır çok önemlidir. Bir bey sabretmesini bilmelidir. Vaktinden önce çiçek açmaz. Ham armut yenmez; yense bile bağrında kalır. Bilgisiz kılıç da tıpkı ham armut gibidir. Milletin, kendi irfanın içinde yaşasın. Ona sırt çevirme. Her zaman duy varlığını. Toplumu yöneten de, diri tutan da bu irfandır. İnsanlar vardır, şafak vaktinde doğar, akşam ezanında ölürler. Dünya, senin gözlerinin gördüğü gibi büyük değildir. Bütün fethedilmemiş gizlilikler, bilinmeyenler, ancak senin fazilet ve adaletinle gün ışığına çıkacaktır. Ananı ve atanı say! Bil ki bereket, büyüklerle beraberdir. Bu dünyada inancını kaybedersen, yeşilken çorak olur, çöllere dönersin. Açık sözlü ol! Her sözü üstüne alma! Gördün, söyleme; bildin deme! Sevildiğin yere sık gidip gelme; muhabbet ve itibarın zedelenir.

Ey Oğul!

Şu üç kişiye; yani cahiller arasındaki alime, zengin iken fakir düşene ve hatırlı iken, itibarını kaybedene acı! Unutma ki, yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette değildir. Haklı olduğun mücadeleden korkma! Bilesin ki atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli (korkusuz, pervasız, kahraman, gözüpek) derler.

En büyük zafer nefsini tanımaktır. Düşman, insanın kendisidir. Dost ise, nefsi tanıyanın kendisidir. Ülke, idare edenin, oğulları ve kardeşleriyle bölüştüğü ortak malı değildir. Ülke sadece idare edene aittir. Ölünce, yerine kim geçerse, ülkenin idaresi onun olur. Vaktiyle yanılan atalarımız, sağlıklarında devletlerini oğulları ve kardeşleri arasında bölüştüler.

Bunun içindir ki, yaşayamadılar.. İnsan bir kere oturdu mu, yerinden kolay kolay kalkmaz. Kişi kıpırdamayınca uyuşur. Uyuşunca laflamaya başlar. Laf dedikoduya dönüşür. Dedikodu başlayınca da gayri iflah etmez. Dost, düşman olur; düşman, canavar kesilir! Kişinin gücü, günün birinde tükenir, ama bilgi yaşar. Bilginin ışığı, kapalı gözlerden bile içeri sızar, aydınlığa kavuşturur. Hayvan ölür, semeri kalır; insan ölür eseri kalır. Gidenin değil, bırakmayanın ardından ağlamalı… Bırakanın da bıraktığı yerden devam etmeli. Savaşı sevmem. Kan akıtmaktan hoşlanmam. Yine de, bilirim ki, kılıç kalkıp inmelidir. Fakat bu kalkıp-iniş yaşatmak için olmalıdır. Hele kişinin kişiye kılıç indirmesi bir cinayettir.

Bey memleketten öte değildir. Bir savaş, yalnızca bey için yapılmaz. Durmaya, dinlenmeye hakkımız yok. Çünkü zaman yok, süre az! Yalnızlık korkanadır. Toprağın ekim zamanını bilen çiftçi, başkasına danışmaz, yalnız başına kalsa da! Yeter ki, toprağın tavda olduğunu bilebilsin. Sevgi davanın esası olmalıdır. Sevmek ise, sessizliktedir. Bağırarak sevilmez. Görünerek de sevilmez!.. Geçmişini bilmeyen, geleceğini de bilemez. Osman! Geçmişini iyi bil ki, geleceğe sağlam basasın. Nereden geldiğini unutma ki, nereye gideceğini unutmayasın.”

İmam Şafii talebelerinden biri olan Yunus ile müzakere yaptığı bir meselede ihtilafa düşer. Aralarında bir uzlaşma olmayıp müzakere uzayınca talebesi Yunus müzakere neticelenmeden evine gider. Akşam olunca, Yunus kapısının çalındığını fark eder, “Kim o?” der. Kapıdaki kişi, “El Şafii” der. Yunus, kapıyı açar ve İmam Şafii’nin kapıda beklemekte olduğunu görür. Hocasının evine kadar gelmesine şaşırır.

İmam Şafi talebesine yarım kalan dersini onun evinde tamamlamak için misafir olmuştur. İmam Şafi, kapıyı açan talebesi Yunus’a şunları söyler: Ey Yunus, bizi birleştiren yüzlerce mesele dururken bir mesele mi bizi ayıracak? Ey Yunus, yaptığın ve üzerinden geçtiğin köprüleri yıkma! Bir gün o köprüden geri dönmen gerekebilir! Ey Yunus, hatadan nefret et, ama hataya düşenden nefret etme!. Bütün kalbinle günaha öfkelen, ama günahkara acı, ona merhamet göster!. Ey Yunus, sözü eleştir, ama sözü söyleyene saygı göster!. Ey Yunus, görevimiz hastalığı tedavi etmektir!. Hastayı yok etmek değil!. Yunus mahcup bir vaziyette hocasına ikramda bulunur.

Hükümdarlık ateşten gömlektir

Ünlü hocamız Yusuf Has Hacip pirimiz, Kutagu Bilig’de “Herhangi bir bey halkına hukuk uygulamaz, halkı korumaz ve halkın serveti kapanın elinde kalırsa; o halkın içinde ateş atmış olur; memleketi bozulur ve hiç şüphesiz beyliğin temeli yıkılır.”  demiştir.

YORUMLAR

Ad

Amerikan Tarihi Avrupa Tarihi DünyaTarihi Eğitim Eğitim Seferberliği Genel Tarih GuncelDünyaTarihi İlgincTarihiOlaylar İnkılap Tarihi İslam Tarihi Kısa Tarih Notları Köy Enstitüleri KPSS Nedir Osmanlı Sırp Ayaklanmaları Tarih Tarih Konu Anlatım Tarihi Şahsiyetler TarihiOlaylar Türk Tarihi
false
ltr
item
TEMEL TARİH: Devleti ebed müddet nedir?
Devleti ebed müddet nedir?
TEMEL TARİH
https://temeltarih.blogspot.com/2020/11/devleti-ebed-muddet-nedir.html
https://temeltarih.blogspot.com/
https://temeltarih.blogspot.com/
https://temeltarih.blogspot.com/2020/11/devleti-ebed-muddet-nedir.html
true
7403939429627814673
UTF-8
Makale bulunamadı... Hepsini Görüntüle Devamını Oku... Reply Cancel reply Sil By Ana Sayfa Sayfa Yazı Hepsini Görüntüle BENZER YAZILAR Etiketler ARŞİV ARA Aradığın Sayfa bulunamadı tekrar deneyin. ANA SAYFAYA DÖN Sunday Monday Tuesday Wednesday Thursday Friday Saturday Sun Mon Tue Wed Thu Fri Sat Ocak February March April May June July August September October November December Ocak Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Agustos Eylül Ekim Kasım Aralık just now 1 minute ago $$1$$ dakika önce 1 hour ago $$1$$ saat önce Yesterday $$1$$ gün önce $$1$$ hafta önce 5 hafta önce